ruhani satanizm
BENİ ARAYIN BULACAKSINIZ.BENİ ÇAĞIRIN GÖRECEKSİNİZ.BENİ ANIMSAYIN HİSSDECEKSNİZ.  
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretşi defteri
  ŞEYTANIN AYETLERİ
  RUHANİ SATANİZM
  BAPHOMET
  HAIL SATAN!!GALERİ
  DENEME KİTABIMIZ
  FORUM AVESATANUS
DENEME KİTABIMIZ

 

       bir cuma akşamı kaan aniden mutfağa gelir.
- anne tanrı benimle konuşuyor. onunla konuştum. bana ihtiyacı olduğunu söyledi.
- oğlum seninle tanrıdan uzun uzun bahsettik. sende olmadığına hak verdin. nerden çıktı şimdi bu? yok öyle birşey.
- anne gerçekten konuştu benimle konuştu.
- kaan hemen yatağına git. geç bile kaldın. yrn okulun var.
- ama anne?
- sana yatağına dedim.
 
----------------------------------
 
seçil bu durumu ilhan ile konuşmanın yerinde olacağına karar verir. ve kaanın söylediklerini babasına anlatır. bunun üzerine tanıdıkları ve onlarla aynı görüşü paylaşan bir psikologtan yardım almaya karar verirler.
 
--------------------------------------------
 
sabah annesi kaana okula gitmeyeceğini söyler.
- ama anne derslerim var. bugün öğretmenim matematik sınavını açıklayacak.
- oğlum tanrının seninle konuştuğunu söylemiştin. ne söylediğini öğrenmek isteyen biri var. bu konuda bizden daha bilgili. onunla da konuşmanı istiyorum. şimdi kahvaltını yap da hmn çıkalım. yoksa geç kalacağız.
- nesini öğrenmek istiyormuş? oda sizin gibi değil mi? tanrı yok diyenlerden mi? dünyada 6 milyarı aşkın insan yaşıyor. ve bunların rahat %90 ı bir tanrı olduğunu kabul etmişken siz hangi akla hizmet tanrı yok dersiniz anlamıyorum anne? ve şimdi kim olduğunu bile bilmediğim birine tanrının benimle ne konuştuğunu anlatmamı ve onun benimle pis pis sırıtarak alay etmesine izin vermemi mi bekliyorsunuz? çok üzgünüm anne. bunu yapmayacağım ve şimdi okuluma gidiyorum.
 
ilhan mutfağa gelir.
- kaan hemen bitir şu kahvaltıyı ve giyin. geç kalacağız. ve şimdi senin saçmalıklarını dnleyemem. zaten yeterince dinledik.
 
-------------------------------------------
 
annesini pek umursamasada babasından korktuğu için kaan söyleneni yapar.
 
------------------------------------------
 
kaanında tahmin ettiği gibi olanları anlatınca dr pis pis sırıtarak;
- bak evladım, bunlar senin çocuk aklının kurduğu hayaller. bunları tez elden unutmaya çalış. yoksa sende o aptal 5 milyarın içine dahil olacaksın. eminim bunu sende istemezsin değil mi?
- bakın doktor. küçük olabilirim. ama bunun hayal olmadığından eminim. ve sizde şunu iyi bilin dünyadaki aptal olmayan insanlar sadece sizler değilsiniz.
- hemen çık dışarı. ( çocuk yerinden kalkmak üzereyken kolundan yakalar. ) haftaya tekrar görüşeceğiz. eğer fikrin değişmemiş olursa bu sefer daha sert önlemler almak konusunda aileni uyaracağım.
- sizede iyi günler doktor.
 
--------------------------------------
 
kaan doktorunda bir faydası olmayacağını anlamıştır. bu nedenle numara yapmaya karar vermiştir. bir sonraki randevuda doktora yalan söyler. tanrının insan uydurması olduğunu ve öyle bir şeyin asla gerçek olamayacağını söyler.
aradan yıllar geçer. kaan bu yılları tanrı ile gizli gizli konuşarak geçirir. fakat hala ne yapacağını bilememektedir. bazen etrafında enteresan olaylar meydana gelmektedir. fakat kaan bunlara pek aldırış etmez. çünki onun kafası başka bir soruyla meşguldür.
 
bunu her dinin yetkin kişilerine danışır.
 
- sizce bu mümkün mü? yoksa deliriyor muyum? neden ben? özellikle neden sadece ben? hemde böyle bir aileden gelmişken.
 
aldığı cevap hep aynıdır.
 
- bu dediğiniz imkansız. böyle birşeyin olma ihtimali hz. muhammed ile bitti. tanrı son vahyin son peygambere geldiğini ve sonrası olmayacağını kutsal kitapta da belirtti.
 
------------------------------------------
 
kaan artık kendi içinde bi savaşa girer. bir yanı bu gerçek derken, dğer yarısı sen delisin, bunların hepsi hayal ürünü diye bağırmaktadır.
ta ki okula gitmek için tramway beklediği o güne kadar.
 
--------------------------------------------
 
kaan tramwayın gelmesini beklerken sağ tarafından bağırışlar çığlıklar yükselir. kafasını çevirdiğinde bir adamın yerde çırpındığını görür. ilk başta sara krizi diye düşünür fakat kalabalığı yarıp önlere geçince pespaye kıyafetli bir adamın, yerde yatan adamın boğazını sıktığını görür.
 
- siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? isterseniz sandalye çekinde rahat izleyin. birinin öldürülmesi bu kadar güzel mi görünüyor ordan bakınca? aşağılık herifler sizi.
 
kalabalığı azarlayıp adamın boğazını sıkmakta olan kirli kıyafetli, saçısakalı birbirine karışmış adamı yakasından tutar, kuvvetle çeker. duvara fırlatır. bunlar o kadar hızlı olmuştur ki ne olduğunu anlayamadan adam duvara çarpmıştır. duvarda çatlaklar oluşur.
bu esnada yerde yatan adamın çırpınışı sona erer. öksüre öksüre ayağa kalkar. kaan kalkmasına yardımcı olur. yaşlı adamcağızı ayağa kaldırıp arkasına dönünce kalabalığın şok olmuş vaziyette kendisine baktığını görür.
 
- nesin sen? ne yaptın adamcağıza? duvara ne yaptın öyle?
- adamı boğuyordu o pislik. sizde durup izliyordunuz, szden hayır gelmeyeceğini anlamam için saatlere ihtiyacım yok.
- sana duvara fırlattığın şey neydi dedik? kimsenin kimseyi boğduğu falan yoktu. deli misin sen be adam?
- nasıl yani? ama o genç?
- ne genci arkadaşım? sen en iyisi bir doktora görün.
 
------------------------------------
 
kaan bu şoku atlatamadan yanına yaklaşan son derece temiz kıyafetli biri ;
 
- benimle gel. seninle hemen konuşmam gerek.
- peki kimsiniz siz?
- öğreneceksin sabırlı ol.
 
----------------------------------
 
kaan bu tanımadığı iyi giyimli adam ile beraber yola düşer. beyoğlunda bir sokağa girerler. iyi giyimli adam sokağın sonundaki kapıyı gösterir ve;
 
- sen yalnız git. orda öğreneceğin çok şey var. hem senin hem bizim hakkımızda. iyi şanslar evlad.
- ne gibi şeyler? ne hakkında? sizinle ne ilgim var benim?
 
fakat yaşlı adam arkasını döner ve yürümeye devam eder. kaan ı duymazdan gelir. kaanda çaresiz kapıya gider. kapıyı çalar fakat açılmaz. tekrar dener. içeriden
 
- sen kimsin? ve ne istiyorsun?
- ben kaan. beni buraya getirdi sizden biri. sonrada gitti burada önemli şeyler öğreneceğimi söyledi.
- peki. gel öyleyse.
 
kaan içeri girince karşısında hayal ettiğinden çok farklı bir mekan bulur. burada aşağı yukarı 100 den fazla insan vardır. ve her taraf beyazdır. beyaz duvarlar. beyaz koltuklar. ve hiç bir teknoloji ürünü yoktur. ne bir tv, ne bir bilgisayar ne de telefon.
bir anda önünde biri belirir. önce korkup geri çekilir.
 
- korkmana gerek yok evlad. burası senin ait olduğun yer. ve bugünde tam zamanı. artık zaman geldi. sende aramıza katıldın.
- siz kimsiniz ve neden bahsediyorsunuz? hiç birşey anlamadım.
- evlad dünyada bir savaşın eşiğindeyiz. bugün metro istasyonunda başına gelen olay. onu senden başka gören olmadı değil mi? yani sana deli muamelesi yaptılar değil mi?
- evet, ve bu çok gurur kırıcı birşey.
- önemseme bunları. evet o karanlık bir yaratık. her zaman hayal ürünü bile olsaiyi ile kötünün savaşını duymuşsundur. işte şimdi bu savaş hayal ürünü olmaktan çıkmak üzere. karanlık efendi çok uzun zaman önce bırakmaya zorlandığı şeyi geri almak istiyor. ve bunun içinde kötü cinleri, ve diğer birsürü karanlık yaratığı kullanıyor. buna bir çok insanda dahil. kimi insanlar katlederek yardımcı olurlar bu kıyıma, kimisi insanları fuhuşa zorlar toplumu ahlak yönünden yoksullaştırır, yada madde bağımlısı yaparak toplumu dönülmez bi uçuruma sürükler. işte bu bahsettiklerimin karşısında sahip olduğumuz en büyük koz sensin.
- ben olduğumu nereden biliyorsunuz?
- öncelikle sen bir ademoğlundan dünyaya geldin. bu yaşa kadar tanrının seninle konuştuğunu anlatıp durdun. fakat hiçbiri sana inanmadı. yine bugüne dönersek eğer, o yaratığı gören sadece sendin, başka gören olmadı, ve evet en önemlisi onu ne kadar hızlı ve kolayca etksiz hale getirdin. hiç dikkat etmedin mi?
- o bir yaratık değildi ama. kötü giyimli bir insandı. ama eminim insan olduğundan.
- suratını gördün mü peki? gözlerini? dişlerini?
- hayır onu ittikten sonra yerdekiyle ilgilendim. dikkat etmedim hiç.
- onu itmekle kalmadın evlad. onu öylebir fırlattın ki duvar parçalandı. ve anında öldü. sonrada yok oldu. sanırım şu anda o hizmet ettiği karanlık efendisinin yanındadır. büyük ümitlerle gitti oraya fakat orada bulacağı şey sadece azap. daha iyisi değil.bir daha ki sefere öncelikle yüzüne bak. o yüzü görmen onun insan olmadığını anlaman için yeterli olacaktır.
- peki benden yapmamı istediğiniz nedir? bir insanın şeytana karşı ne gibi bir etkisi olabilir? nihayetinde o bir melek, bense bir insan, o benden çok daha güçlü bir varlık.
- sen sadece bir insan değilsin. tanrı seninle konuşuyor. fakat bunu sonradan senin, onun sevdiği bir kulu olduğunu anlaman için yapmadı ki tanrı tüm kullarını sever. fakat bunu devam ettirmek kulların özgür iradesine kalmıştır. tanrı seni buna son vermen için yarattı.
- ama ben bir insanım. gücüm sınırlı. bir ademoğlunun bir melek ordusuna karşı şansı olamaz.
- sana sadece bir insan olmadığını söyledim evlad. sen bir melek olarak yaratıldın. tanrı sana senin şu ana kadar farkında olmadığın sayısız güç verdi. ve sonrasında ise seçil ve ilhan adında iki ateist ademoğlunun evladı olarak dünyaya yollandın. 12 yaşına girdiğinde artık zamanın geldiğine karar verildi ve sana ilk mesaj yollandı. bununla tanrının var olduğunu öğrenecektin ve bir ihtimal ailen sana inanacaktı. böylece tanrının varlığını kabul ederek tekrar sevgisini kazanacaklardı. tanrının onlara verdiği son şansı da seni evlatlıktan reddederek yitirdiler. onlar şeytanın ailesine katılacak milyarlarca insandan 2 si oldular.
- peki şimdi ne olacak? ne yapacağım? şeytana karşı tek başıma mı savaşacağım?
- evet artık burada olduğuna göre şu güçlerini kullanmayı öğrenmenin zamanı geldi. hadi artık başlayalım. hazır mısın?
- neye hazır mıyım?
- 1. dersimize. (gülümser.)
şeytan, satan, evil, lucifer onun sayısız adlarından bir kaçı.
cennetten kovuluşunun intikamını ilk kanı toprağa dökerek alan melek.kibirli, kötü niyetli ve kıskanç.
ve en önemlisi insanların zaaflarını en iyi bilen o.
 
---------------------------------------------------------------------------------------------
 
iyi akşamlar sayın seyirciler.
nedeni belirsiz ölümler yurt çapında yayılmış durumda. dün izmirde, bugün ankarada olmak üzere 2 ailenin öldüğü bildirildi. yetkiler ölümlerin sebebini araştırıyor. fakat şu ana kadar elde edilen tek bilgi boğularak öldükleri. ancak neden öldüklerine dair hiçbir iz yok.
şimdi bir başk.......
 
- evet Kaan. haberleri duydun. şimdi durumun önemini kavramışsındır. şeytan cennetten kovulmasının sorumlusu olarak her zaman ademi gördü. bunun intikamını da onun çocuklarından alıyor. ve bunu yaparken de asker toplaması ne yaptığını bilmeyenler sayesinde çok kolay oluyor. bu duydukların insan olmayanların yaptıkları. insanlar bunu yıllardır yapıyor. ancak farklı alemlerinde bu işe girmesi durumun artık son aşamaya geldiğini gösterir.
 
- öyleyse hemen geçelim 1. dersimize. geç kalmışız bile anlaşılan.
- 1. dersini tamamladık kaan. şimdi 2. ye geçiyoruz.
- peki siz kimsiniz? neden buradasınız? benimle ne gibi bir alakanız var?
- ben azrailim çocuğum. yıllardır ölme zamanı gelenlerin canlarını aldım, aynı zamanda dünyada bu gibi isyankar tutumları da sonlandırdım. fakat bu sefer düşmanımız şeytanın kendisi. diğerleri bi kaç başıboşun yapmaya çalıştıklarıydı. bu olay ise beni aşar.
- benim bir adım var mı peki? kaan ın dışında.
- sen bizim kaanımızsın. melekler ordusunun komutanı. şeytanı geldiği yere yollayacak olan.
 
--------------------------------------------------------------------------------------------------
 
- öncelikle seni tanıtmam gerekenler var. bunlar ordunun öteki kısmını oluşturuyor.
- kimlerden bahsediyorsunuz?
- cinler. elbette iyi huylu olanları. onların bu düzeni sağlamakta çok faydası olduğunu itiraf etmeliyim. kendi ırklarının isyanlarını kara bir leke gibi gördüler hep ve bunu bir şeref meselesine dönüştürdüler. bu nedenle tüm sorunlarını aralarında çözdüler. şimdi seni onların önde gelenlerine tanıtmam gerek. buradaki görevim sona ermeli artık.
- nasıl yani tek mi savaşacağımı söylemek istiyorsun?
- cennetin ordusunu yöneteceksin. tüm iman eden varlıklar senin yanında savaşacak. hayvanlar alemi bile. şimdilik yeter bu kadar konuşmak. kolumdan tutun.
 
kaan ne olduğunu anlayamadan girdaba kapılmış gibi dönmeye başladılar. kısa bir süre sonra ormanlık bir arazide ortaya çıktılar.
konser gece 12:30 da dağılmaya başlamıştı. üç arkadaş konserden çıktıktan sonra kafaları çekmek için sessiz bir yer aramaya koyulmuşlardı.
- hadi beyler çabuk olun. daha mekan bulacağız!
- şu caminin avlusunda içsek olmaz mı?
- birşey olmasın orda? sonuçta harabe değil. camiden bahsediyoruz.
- ya oğlum batıl inanç bunlar. olmaz birşey.
 
caminin avlusunda ki banklardan birine oturup içmeye başladılar. bir bira, iki bira derken ayakta duramayacak hale gelmişlerdi. oldukları yerde sızıp kaldılar. ancak saat 3 civarında nerden geldiği belirsiz bir gürültü ile uyandılar. sesin şiddetiyle çok korkarak uyanıp birbirlerine sokuldular. fakat başka kimse duymamış gibiydi. hiç bir evin ışığı yanmamıştı. fakat böyle bir seste genellikle balkonlar, camlar insanlar dolardı. herkes merakla etrafa bakardı. fakat bu öyle bir durum değildi. sadece bu üç arkadaş duymuş gibiydi.
 
- beyler tuvalete gitmem lazım. sabaha ıslak bir pantolonla uyanmak istemem. ali gel sende benimle. tek gitmeye tırsıyorum. ödümü patlattı şu ses.
- tamam bende sıkıştım zaten. kaya sen kal burda.
- off saçmalama abi. bu saatte nereye gitmemi bekliyorsun?
 
umut ile ali merdivenlerden inerken yavaş yavaş görünürden kaybolurlar. kaya da korkmaya başlar. kısa bir süre sonra caminin kapısı açılır.umut ile ali görünür.
- kaya gelsene burası çok enteresan.
- ama.. ama siz oraya nasıl gittiniz? tuvaletten çıkmadan oraya nasıl? kafam karıştı.
- çok konuşmada gel işte. acele et.
 
kaya kapıya koşar. arkadaşlarıyla beraber içeri girer.
 
-----------------------------------------------------------------------------
 
umut, aliyi beklemekten sıkılmış ve artık kapıyı tekmelemeye başlamıştı.
- allahın belası çıksana artık. çocuğu yalnız bıraktık. çabuk ol!
 
o esnada avludan bir çığlık sesi yükselir. hemen kesilir.
 
- sana acele et demiştim. bu kaya nın sesi. kesin birşey oldu.
 
avluya geldiklerinde kayanın onlara seslendiğini duyarlar
- umut, ali minaredeyim. çok güzel burası. gelsenize.
- sen nasıl çıktın oraya?
- nasıl olacak kapıdan.
umut kapıyı yoklar fakat açılmaz.
- kapı kapalı. in aşağı aç ta bizde gelelim.
- hemen geliyorum.
kapının arkasından kayanın sesi gelir.
- geldim dayanın.
 
kapı açılır. fakat açan kaya değildir. hayır, insanda değildir. umut ile ali arkalarına dönüp kaçmak isterler. fakat kapıyı açandan daha iri 2 cin omuzlarından yakalamıştır onları. zorla içeri soktuktan sonra kapıyı kaparlar.
- umut kaya bu. kahretsin. başını kesmişler.
- ne? ne dedin? aaaaarh....
kayanın cesedi ve artık omuzlarının üzerinde olmayan başı mihrabın üzerinde kanlar içinde yatmaktadır. umut ve alinin infazlarınıda yine mihrabın üzerinde kayanın cesedinin yanında yaparlar. ertesi gün ülke sallanacaktır. allahın evinde, bu kutsal mekanda, böyle bir olayın meydana gelmesinin, ülkenin geldiği noktayı açıkça ortaya koyduğunu söylüyordu herkes. fakat işin gerçek yüzünü kimse bilmiyordu.
yakında kapı açılacak ve şeytan eski evine geri dönecek.
 
azrail kaanın hayatında şimdiye tek gördüğü en büyük ağacın önünde kollarını açmış birşeyler mırıldanıyordu. o kadar benzersiz bir duruşu vardı ki kaan onu hayatta en çok etkileyen insanın bu olduğunu düşündü. fakat sonra - o insan değil ki aptal. 4 büyük meleğin biri. elbette etkileyecek. dedi kendi kendine. sonra ağaçtan ufak bir çıtırdı geldi. ağaca dikkatli bakınca küçük bir yarık açıldığını gör kaan. ve yarık yavaş yavaş büyüyordu. sonunda içine 10 kişinin rahatlıkla sığabileceği bir oda kadar büyümüştü.
- hadi kaan. acele etmemiz lazım. buradaki zamanım sona ermek üzere.
kaan aceleyle azrailin peşinden kovuğa girdi. yarık kapanıyordu bu sefer. sonunda içerisi zifiri karanlık olana kadar bekleyen azrail birşeyler mırıldanmaya başladı. sonra aniden yemyeşil bir vadiye bakan br uçurumun ucundaydılar.
 kollarınıgöğe açmış dua etmekte olan azrailin arkasında gümüşi parlaklıkta 2 beyaz kanat belirdi birden. kaan hem korkmuş hemde çok heyecanlanmıştı.
- hadi tutun omuzlarımdan.
- uçacağımızı söyleme bana. merdivenle falan insek olmaz mı?
- eğer bu boyutta bir merdivnin varsa neden olmasın? bunu söylerken gülüyordu.
aşağıya bakan kaan aniden kendini geriye attı. çok korkmuştu. aşağısı görünmüyordu. sadece sonsuz bir karanlık...
 
------------------------------------------------------
 
çaresiz azrailin omuzlarından tutar. ve azrail havalanır. aşağıdaki boşluğun içine ineceklerini düşünen kaan, azrail karşıdaki ormana doğru hamle yapınca rahatlamıştı. ormanın içine indiler sonunda. onları büyük bir kalabalık bekliyordu.
kaan kalabalığa dikkatle bakınca korkudan ne yapacağını şaşırdı. birden azrailin arkasına attı kendini. fakat sonra azrailin bunlar iyi uyu cinler, senin ordunun geri kalan kısmını oluşturuyorlar dediğini hatırlayarak, saklandığı yerden çıkarak cin halkına selam verdi.
 
-----------------------------------------------------
 
- kaan sana savaşmayı ve dini bilgilerini Yusuf öğretecek. ondan her türlü cevabı alacaksın. ve artık burada yaşayacaksın.ben artık evime dönmeliyim. çok zaman kaybettik zaten. elinizi çabuk tutun.
 
azrail kanatlarını çırparak olduğu yerde 5-6 metre kadar yükselir. sonra birden gözleri kamaştıran bir ışık parlaması olur. ışık etkisini kaybedince azrailin gittiğini görürler.
 
yusuf elini şefkatle kaanın omzuna koyar.
- hadi kaanım artık başlayalım.
- bana sadece kaan dersen çok mutlu olurum.
- elbette, kaan. gülümser bunu söylerken.
 
--------------------------------------------------------
 
- ilk olarak kanatlarından başlayalım.
- kanatlarım mı? yok ki benim kanadım.
- kaan bunu sakın atlama. sen bir meleksin. hemde en yücelerinden biri. ve cennet ordularının komutanısın. milyonlarca kanatlı meleği at üstünde yönetebileceğini düşünmüyordun değil mi?
- elbette. haklısın.
- şmdi konsantre ol. kanatlarının çıktığını hayal et. bunu yürekten düşün. ve sakın tereddüt etme.
 
kaan çok çabalar fakat ortada hala kanat falan yoktur. yavaş yavaş sinirlerinin gerildiğini hisseder.
- yusuf biraz ara versek olmaz mı? yapabileceğimi sanmıyorum. başaramayacağım.
 yusuf kaanı omuzlarından tutarak sertçe sarsmaya başladı.
- bana bak kaan. sen tanrının dünyadaki suretisin. ve sınırsız yeteneklerin var. bunları ortaya çıkarmak istiyor musun istemiyor musun? yada belki şeytana katılırsın ha ne dersin? belki de boyun eğmek sana göredir?
 
yusufun ne yapmaya çalıştığını en başta anlayamayan ve tanrıya hakaret ettiğini düşünen kalabalık arasında fısıltılar başlamıştı. ve yavaş yavaş sesleri yükseliyordu. yusuf arkasını dönerek eliyle susun işareti yaptı ve sustular. yusuf gerçekten ne yaptığını biliyordu. kaan çok sinirlenmişti. olduğu yerde yükselmeye başlamıştı. yavaş yavaş dünya üzerindeki en heybetli varlığa dönüşümünü izledi tüm kalabalık. ve hepsi çok etkilenmişti. yusuf ise zevkten ve heyecandan 4 köşe olmuştu.
 
kaan artık havadaydı. kanatları çıkmıştı. ve kanatları azrailinkilerden çok daha heybetlilerdi. kocamanlardı ve kartal kanatları gibilerdi. son derece güçlü görünüyorlardı. şimdi kollarını göğe kaldırmış, tanrıdan az önce ki hareketleri yüzünden af diledi.
- tanrım senden şüphe ettiğim için beni affet. bu görevi bana verdiğin sonsuz şükürler olsun sana. senden af diliyorum.
etrafında altın renginde baloncuk şeklinde bir ışık belirdi.
ve kaan baloncuğun içinde kayboldu. artık kaan yuvarlağın içinde değildi fakat ışık kaybolmamıştı. hala az önceki yerindeydi.
 
kalabalık dehşet içindeydi. aralarında bunun ne anlama geldiğini bilen tek kişi vardı en yaşlıları en bilgeleri olan Yusuf. gülümsüyordu. kendini hiç bu kadar mutlu hissetmemişti. 
 kaan şimdi bembeyaz bir vadideydi. önünde sonsuzluğa uzanan merdivenler ardı. merdivenlerin en üst kısmına bakınca gözleri kamaştıran beyaz bir ışık gördü. -acaba neredeyim? diye düşündü içinden.
 
- yuvana hoşgeldin evladım.
 
kaan sesin nerden geldiğini anlamaya çalışıyordu. fakat sesin geldiği belli bir nokta yoktu. her taraftan duyuluyordu. sanki hoparlörlerle örülmüş 4 duvar etrafını çevirmiş gibiydi.
 
- kaan neden bunca zamandır gerçeklerini bilmene izin vermediğimi merak etmişsindir. öncelikle ailen. seni onlara göndererek iman etmeleri için bir şans daha tanıdım. fakat onlar bu şansıda kaybettiler. senden istediğime gelince; aslında bunu ben yaparım fakat iblis kendisini en üstün melek olarak görmekten hiç vazgeçmedi. bu nedenle onu yenenin bir melek olması onun kendisini beğenmişliğine bir son verebilir.
 
- beni seçtiğin için sonsuz şükürler olsun sana. peki yapmam gerekn nedir?
 
- öncelikle şunu belirteyim. seni bu göreve seçmedim. seni bu göreve uygun güçlerle donanmış olarak yarattım. iblisin güçleri seninkilerle boy ölçüşemez. fakat zebani ordusu hergün güç kazanmakta. insanlarda zamanla bu orduda yer almaya başladılar. cinlerden bahsetmiyorum bile. yanında yer alanlar cin ırkının çok küçük bir kısmı. işte senden istediğim insanları ve cinleri kandırarak şeytana mürid toplayanı yok etmen. cann ı.
 
- can nedir efendim? bir melekmi? insan mı?
 
- hayır o bir cin. cinlerin atası. yarattığım ilk cin. şimdi şeytan için mürid topluyor. onda hiç zorlanmayacaksın. onunla 4 gün içinde tanışmış olacaksın. bu süre içinde yusufun sana anlatacağı ve öğreteceği çok önemli şeyler var. hepsini dikkatle dinle.
 
-peki onu nerde bulacağım?
 
- daha zamanı değil evladım. zamanını sana yusuf söyleyecek. unutma 4 gün içinde herşeye hazır ol. her an her şey olabilir.  ve al bunu. bunun çok yardımını göreceksin.
 
merdivenlerin zirvesindeki ışığın içinden altın bir kılıç fırlar. kaan havalaır kılıcı havada yakalar. eline aldığında sanki içinden bir enerji geçişi oldu gibi hisseder. fakat heyecandandır diyerek pek umursamaz. sonra birden kaybolur. 
- o size özgürlüğü vaad ediyor. zayıflara ölümü, güçlülere sonsuz zenginliği vaad eden o dur.
 o kutsal kitabında şöyle der " şehvet ve şehevi arzu neslin devamına tatbik edildiğinde sevgiyi tanımlayacak daha gerçeklik dolu bir terim değil midir? düşmanlarını sev ve iyilik yapki senden nefret etsin ve seni kullansın. bu tekme atıldığı zaman arkasına dönen yaltakçı kimsenin değersiz düşüncesi değil midir? " evet o böyle söyler. yüce rabbimiz. sonra şöyle devam eder bu sözleri " düşmanlarından bütün kalbinle nefret et ve eğer bir kimse senin bir yanağına vurursa, öbür yanağına daha şiddetli vur. onun kalça ve uyluklarına da vur. çünkü kendini korumak en yüce kanundur." ve gelmek üzere olduğuna dair işaretlerde vardır kutsal kitabımızda. " ben dünyanın hikmetine meydan okumak, mantıklarını, insanların ve tanrının yasalarını sorgulamaya geldim."
 
- ey cann? peki ne yapmamızı istiyor yüce efendi?
- tarafınızı belirleyin. karşı saftaki herkesi katledin. kanları aktıkça onun yolu açılacak. benim yıllardır insanlar tarafından ezilmiş halkım. size sesleniyorum. artık insan çağı bitti. o bizim için geliyor. bize en iyiyi vaad ediyor. en iyi için söz veriyor. açın cehennemin kapılarını, bu bizim elimizde. onu yeniden buraya döndürmek bizlerin elinde. hadi acele edin dostlarım, 15 gün içinde 666 ademoğlunu katledeceğiz. bunların kanlarını kabeye akıtacağız. öldürdükten sonra kafalarını kesin ve her birini kutsal mekanlara bırakın. insanoğlu korkacak ve korkmalı. binlerce yıldır efendimizin en büyük düşmanı oldular. her zaman aşağıladılar onu ve elbette bizleride. hadi herkes görevini yerine getirsin. şunu unutmayın öncelikle onlara doğru yolu anlatın. kabul etmeyenler için gerekeni yapın. kabul edenleri ise alın getirin benim yanıma. onları bir kardeş olarak kabul etmek en büyük görevimiz. ve yüce efendimiz de bunu ister.
 
 kalabalık birbirine girmişti. cann dağılın der demez tüm cinler katliamlara doğru kanat çırpmaya başladılar.
 
 
saat 15.00
- ahmet canım mutfaktan sürahiyi getirebilir misin?
- elbette. hemen getiriyorum.
 
-------------------------------
 
- anne odamda birşey var. masamın üzerinde duruyor. çok korkuyorum. lütfen gel benimle yalnız gitmek istemiyorum.
- bir bakayım şuna hemen geliyorum hayatım.
- bende geleyim mi?
- gerek yok canım. ben hallederim.
 
özlem yukarıda bir böcekle yada örümcekle karşılacağından emindi. kızının böyle aşırı tepki vermesini garip karşılıyordu. odaya girdikleri anda kapı arkalarından kapandı. ne yapacağını bilemeden çığlık atıyordu. 3 cin özlemin üstüne atladılar. karşılık veremiyordu. hem çok korkmuştu hem de çok güçlülerdi onun için. küçük kız ise korkudan ne yapacağını şaşırmıştı. annesini boğduktan sonra sıra ona gelmişti.
 
---------------------------------
- baba anneme birşey oldu. gelebilir misin buraya?
- hemen geliyorum canım.
ahmet korkmuştu. özlem onun en sevdiği şeydi bu hayatta. birbirlerini gerçekten çok sevmişlerdi. hala da seviyorlardı. -ona birşey olursa nasıl yaşarım ben allahım! diye düşündü.
odaya girince özlem yerde yatıyordu. kızı ise başucunda bekliyordu. fakat bir gariplik vardı. kızın boğazından bir çizgi halinde kan süzülüyordu. ahmet yavaşca eğilip kızının omzuna dokununca kızın başı yere yuvarlandı. zavallı adam ne yapacağını şaşırmıştı.ayağa kalktı, hemen belinden silahını çıkardı, etrafına bakıyordu.
- çık hadi allahın cezası. seni öldüreceğim. benden en sevdiğim iki şeyi aldın. bende seni alacağım. hadi çıksana.
cümlesini bitirir bitirmez koluna aldığı bir darbeyle kolu kırılır. silahı odanın diğer tarafına fırlar.ve daha ne olduğunu anlayamadan 3 cin üstüne atlayıp onu boğarlar.
 
------------------------------------
saat 1.30
 
uyurken sıcak basınca bunalan çağrı su almak için odasından çıktı. mutfağın ışığı yanıyordu. girince annesinin su almakta olduğunu gördü.
- anne bir bardakta bana doldurur musun?
- peki yavrum. bir anda kahkaha atmaya başlar.
- anne ne oldu? neden gülüyorsun?
 
bu esnada içerideki odalardan çığlık sesleri yükselir. annesi babası ve kardeşleri hepsi bir anda çığlık atmaya başlarlar. faat hemen kesilir çığlıklar. annesi kafasını çevirip çağrıya bakınca çağrı elindeki bardağı düşürür.
- sende nesin öyle?
- yetti bunca yıldır bizi ezdiğiniz!! tüm cin ırkları adına!!
çağrının üstüne atlar. kısa süren bir çırpınmadan sonra çağrı teslim olur bu yaratığa. cin çağrıyı boğar. raftaki bir bıçakla kafasını keser. ve yanındaki büyük çuvalın içine atar gövdesinden ayırdığı başı.
 
---------------------------------------------------------------------------------
- evet dostlarım. 666. şeytanın sayısı. rabbimizin sayısı. bizi biz yapacak olanın sayısı.elinizi çabuk tutun. süremiz daralıyor.
 
şeytan yeryüzüne inecekti. ve buna sadece 15 gün kalmıştı. onun uğruna kıyımlar yapılıyordu ve dahasıda yapılacaktı.
 
senin sahte peygamberinin sulu kanına işaret parmağımı daldıracağım. sonra onun dikenlerle yırtılmış alnına kölelerin efendisi yazacağım.
                                                                                                                                    - the satanic bible-
 
aydilge 19 yaşına yeni girmişti. üniversiteye bu yıl başlamıştı. fakat arkadaş çevresinden kopamamıştı. onlardan ayrı bir hayatı hayal bile edemiyordu.
 ailesi ile sürekli kavga ederdi. sebep aydilgenin satanist oluşuydu. annesi dindar bir kadındı. ve böyle bir evladı kendine yakıştıramıyordu. bu yetmezmiş gibi kendisi gibi satanist olan arkadaşlarınıda eve getiriyordu. annesi bu yüzden herkesten utanıyordu. aydilgeye kalırsa çok büyütüyordu bu olayı. bu yüzdende araları sürekli limoniydi.
 16 yaşında bakireliğinden vazgeçmişti. laweyan olmak için her kızın yerine getirmesi gerekn bir şarttı bu. satanist olmadan önce tüm kızlar bakireliklerini şeytana verirlerdi.
 bundan hiç pişmanlık duymamıştı. artık ruhani olmuştu. yani üst mertebedeydi artık. tam anlamıyla satanist denilebilir ruhani olanlara. laweyanların çoğunun özentiden başka birşey olmadığını düşünür çoğu satanist. özenti olmayanlar da sonunda kendilerini kanıtlar ve ruhani olma şerefine erişirler.
 tanrıyı hep bir sadizm sembolü olarak düşünmüştü. evet bizi yarattı. önümüze sayısız zevk unsuru koydu. ve hepsini yasakladı.yasağını çiğneyenleri de hep aynı son bekliyor. cehennem azabı. nedir peki bu? sadistlik değil de nedir? düpedüz sadizm. ve bunları yukarıdan tahtında karnını tuta tuta gülerek izlemeye devam etti. aydilge böyle düşünüyordu ve bunu sona erdirecek olana, şeytana, bekaretini vermiş olmaktan gurur duyuyordu.
 başkan bugün yapacakları ayinde önemli birini tanıtacağını söylemişti. çok merak ediyordu. tanıştıracağı kişinin bir şeyleri değiştirecek güce sahip olduğunu düşünüyordu. ve bu nedenle büyük bir mutluluk duyuyordu. - yıllardır ilk kez bu kadar mutluyum. diye düşündü.
 
- işte cehenneme açılan kapılar. diye düşündü Aydilge ayin yaptıkları eski yapının önüne gelince. kapıyı 7 kez tıklattı. 7 defa tıklatmak bir nevi parola işlevi görüyordu. gelenin onlardan biri olduğunu gösteriyordu. eğer gelen 7 kez tıklatmazsa yok gibi davranılırdı.
 kapı açıldı. açan murattı. local başkanları. henüz cüppesini giymemişti. - erken gelmedmki ama... diye düşündü aydilge.
 
- aydil,hadi çabuk. içeride seni bekleyen önemli birisi var.
- daha cüppemi giymedim.
- boşver cüppeyi. artık gerek yok. hadi diğerleri gelmeden özel olarak görüşmeni istiyorum.
 
muratın ayini yönettiği yerde şimdi bir başkası vardı. kırmızı bir cüppe giymişti. garip bir durum vardı. cüppesine kan bulaşmıştı. -ancak herkes gelmeden kurban verilemez. diye düşündü aydilge. fakat insanların kurban edildiği sütuna bakınca şok oldu. yerde yatan adam çok tanıdık bir yüzdü.televizyondakinden farklıydı
- kafan omuzlarının üzerindeyken daha yakışıklısın. dedi aydilge.
- evet haklısın. dedi cann puslu sesiyle.
 
aydilge yaklaşınca cüppenin içinde kimse olmadığını farketti. ya da vardı fakat görünmezdi. peki nasıl bir insan görünmez olabilirdi.
 
- murat, bu o mu? satan karşımda mı?
- hayır çocuğum. ben o değilim. elçisi dersen daha doğru olur.
- evet aydil. o geliyor. 13 gün sonra aramızda olacak. bu cann. cinlerin atası. onun geleceğini haber veriyor bizlere.
- bunu ne zamandır biliyorsun peki?
- 2 gün önce. tam ümidimi itirmek üzereyken cann geldi.
 
cann aniden kafasını kaldırdı.
- sen yüce efendiden nasıl şüphe edersin? sen kimsin ki buna cüret ediyorsun?
- yok hayır. öyle demek istemedim.
- o yalan söylemez. elbet birgün buraya dönecekti. fakat sen 10 yıl bile dayanamadın. ben onun dönüşünü senin soyun yaratıldığından beri bekliyorum. nice 10 yıllar geçti.1 sn bile şüphe etmedim. davamdan vazgeçmedim. işte sizi bizden aşağı yapanda bu. basitsiniz. zayıfsınız. güçsüzsünüz. ama biz sizin gibi değiliz. davamızda ortak hareket edeceğiz. efendimizin ordusunda beraber savaşacağız. sizler sizlerden olanları, bizde bizden olanları yok edeceğiz. ve yeni bir düzen kuracağız. fakat senin gibi sözde satanistler bu düzende yer almayacaklar. özellikle senin gibi cinsel arzuları için burada bulunan bir pislik.
 
cann cüphesini birden çıkardı üzerinden. sert bir rüzgar başlamıştı odanın içinde. aydilge çok korkmuştu.
murat birden yere yığıldı. gözleri kızarmıştı. gittikçe kırmızılaşıyordu. şimdi kanıyordu. göz yaşı misali kan akıyordu gözlerinden. kız ne yapacağını şaşırmıştı. bunu anlayan cann ona döndü.
- korkma sen bizdensin. artık benim yanımda yer alacaksın. bunun gibiler aramızda yer almayacak. hadi gidiyoruz. tutun koluma.
 
aydilge ve cann birden kayboldular. localin diğer üyelerini 2 büyük sürpriz bekliyordu. ve artık kesinleşen bir şey vardı. o geliyordu.
- aydilge sana güveniyorum. senden bir konuda yardım istiyorum. emin ol bunu yaparsan efendinin dönünce çok mutlu olmasını sağlayacaksın.
- ne yapmamı istiyorsunuz peki?
- seni bir yere götüreceğim. bazı varlıklarla konuşacaksın. onlar sadece insanlara hizmet ederler. senden istediğim onları bizim safımıza çekmen. bunu başarırsan eğer onları kullanarak kabeyi yok edeceğiz, kudüsü vatikanı. insanlığın saçmalıklarından eser kalmayacak. tek gerçek din satanizm sonsuza dek yaşayacak.
- cinler mi?
- evet. sayılır. ama daha güçlüler. daha büyükler. ve dediğim gibi. onlara karşı bir şansım yok. sadece insanlara hizmet ederler ve benden güçlüler. adları ifrit.
- elbette. efendim için herşeyi yaparım. başaramazsam bile gideceğim yer onun yanı.
- hadi öyleyse gidelim. ve benden korkma. görünüşüm farklı olabilir ancak içimizdekiler aynı. göz kırpmıştı.
böyle bir yaratığın böyle candan olabileceğini hayal bile edemezdi önceden olsa. şimdi ise canlı olarak görüyordu ve neşesi yerine gelmişti.
- artık korkmuyorum.
- iyi. tutun koluma.
 
----------------------------------
 
- neresi burası?
- burası ifritlerin yaşadığı yer.
- hayatımda hiç bu kadar büyük ağaçlar görmedim. ifritler bu kadar büyük değiller değilmi?
- ben burdan öteye gelemem. beni öldürürler görürlerse. burada bekliyor olacağım. ne kadar büyük olduklarına gelince. gözlerinle görmen daha iyi. hadi git. acele et. zamanımız daralıyor.
- bana şans dile.
- korkma efendimizin adını vermen şans için yeterli olacaktır.
aydilge korka korka ormana giriyordu. ağaçlar en az 30 metreydi. asıl anormal olanı uzunlukları değildi. her brinin gövdesi en az 10 insan el ele tutuşunca sarılacak kalınlıktaydı. cann gözlerinle görmen daha iyi olur demişti. ne kadar büyük olabilirler ki? diye geçirdi içinden. fakat hiçte beklediği gibi değildi. bir anda olduğu yerde kaldı. önünde göğe uzanan buzmavisi renginde, dibi insan ayağına benzer birey duruyordu.
- bu olamaz! hayır bu olmamalı!!
 
---------------------------------------
 
- hadi kardeşlerim. hedefiniz kabe. hep beraber saldıracağız. efendim için, efendimiz için. satan adına.
 
kabe görevlileri ne yapacaklarını şaşırmışlardı. karşılarında 100 lerce bina boyutunda yaratık duruyordu. ve hızla üzerlerine geliyorlardı. hedefleri açıktı. kabeye zarar vereceklerdi.
en öndeki ifritin omzundaydı aydilge. cannın dediğini yapmıştı. şeytanın adı tüm kapıları açmıştı ona. adını söyler söylemez ifrit ona elini uzatmıştı. en başta ne yapacağını bilemesede üstüne çıktı en sonunda. ifrit onu omzunun üzerine koyup diğer ifritlere konuyu açıklamıştı. tüm ifritler diz çöküp şeytanın elçisinin önünde eğilmişlerdi. ve şimdi kabe karşılarındaydı. yıkacaklardı ve müslümanlık en ağır darbeyi alacaktı. sonraki hedef kudüstü sonra vatikan ve daha niceleri. dünya değişecekti. düzen değişecekti. şeytan nihai lider olacaktı ve tanrı çaresiz kabullenecekti bunu.
bir kez daha bağırdı. satan adına.
 
onları bir sürpriz bekliyordu. kabe duvarına 100 metreden fazla yaklaşamadılar. sanki bir kalkan girmelerini engelliyordu. sonra birden bir ışık patlaması oldu. ifritler birbirlerine girmişlerdi. ortalık karışmıştı. ifritlerin bazıları liderlerini bunun yanlış olduğunu tanrının onları cezalandıracağını söylüyorlardı. sonra birden ışı söndü. ışığın kaynağı ortadaydı şimdi. kocaman kanatlarını açmıştı elindeki altın kılıçla üzerlerine geliyordu. çok heybetli görünüyordu. ifritlerin lideri sonunda arkadaşlarını düzene sokmuştu. karşılık vereceklerdi. sonuçta sayıca üstünlerdi.
 
- size bir şans tanımakla görevlendirildim. burdan dönün ve eski yaşantınıza geri dönün. yada cehennemin sonsuz azabını tadın.
- ben şeytanın elçisiyim. sen kimsinki bizimle bu şekilde konuşabiliyorsun. hüddam öldürün şunu. sonrada kabeyi yıkın.
 hüddam aydilgeyi omzundan alıp yere indirdikten sonra kaan a saldırdı. fakat o daha ilk adımını tamamlayamadan kaan onu ortadan ikiye bölmüştü. kaan tüm güçlerinin farkındaydı artık. hepsine ihtiyacı yoktu burada.
- bir kaç ifrit. diye düşündü.
olduğu yerde kaldı bir an. kılıcının sapını iki eliyle kavradı ve birşeyler mırıldandıktan sonra diklemesine aşağıya salladı. ejderha gibiydi kılıç. nasıl bir ejderha ağzından alev püskürüyorsa kılıçta şimdi aynısın yapıyordu. havada geçtiği yerin hizasında bir alev çizgisi oluşmuştu. ve tüm ifritler yanıyorlardı. hüddam da yerde kanlar içinde yatıyordu. kaan görevini yerine getirdikten sonra yere indi aydilgeyi alarak göğe yükseldi. sonra bir ışık patlamasıyla kayboldu. 
 


   -KİTABIN DVMI GELİCEKTİİR.-
 
   
9 BİLDİRİ  
  1)Satanizm sana kendini sakınmayı değil istediğini yapma özgürlüğünü sunar.

2)Satanizm sana ruhsal boş umutlar,hayaller yerine hayatı var oluşu sunar.

3)Satanizm sana iki yüzlü bir şekilde kendini aldatmak yerine lekesiz tertemiz aklı sunar.

4)Satanizm sana nankör kişiler için boşa harcanan sevgi yerine hak edenlere incelik göstermeni
sağlayacak kişiliği sunar.


5)Satanizm sana vurana öbür yanağını dönmektense intikam alacak gücü sunar.

6)Satanizm sana vampir lmak için vakit harcamak yerine uğraşman gereken daha gerçek sorumlulukların
olduğunu hatırlatır.

7)Satanizm sana der ki;insan diğer 4 ayak üzerinde yürüyen hayvanlardan kimi zaman daha iyi sık sık
daha kötüdür.Zeka gelişimi
ayırt edebilme yeteneğinnden dolayı insanoğlu bütün hayvanlardan daha vahşi olabilir.

8)Satanizm sana günah diye ifade edilen herşeyin aslında fiziksel,duygusal ve zekasal birer zevkten
ibaret olduğunu söyler.

9)Şeytan kilisenin enn iyi dostudur.
 
9 BÜYÜK GÜNAH  
  1)STUPİDİTY(APTALLIK):Aptalllıkta acı yoktur.Umursamamamk bir şeydir ama topllumu ama topluma
gitikçe aptallaşıyoruz.Çünkü
insanlar söylenen herşeye inanıyor.

2)PRETENİOUSNESS(GÖSTERİŞLİLİK,OLMADIĞIN GİBİ GÖZÜKMEK)

3)SOLİPSİZM(TEK BENCİLLİK):Bir başkası üzerinde tepkilerini,mantığını ve sorumlulukklarını
dengelemekgerrekmektedir.Çünkü
bu kişi muhtemelen senin yaptıklarına karşılık veremeyebilir.Herkesi kendin gibi değerlendirmek
büyük bir hatadır.Bunun yerine
kişi sana nasıl davranıyorsa seninde ona öyle davranman gerekir.

4)SELF-DECİET(KENDİNİ KANDIRMAK)

5)HERD CONFORMİTY(SÜRÜYE UYMAK,DÜŞÜNMEDEN İNANMAK):Anahtar;birçok kişinin isteklerine uyup köle
olmaktansa akıllı bir efendi seçmektir.

6)LACK OF PERSPEKTİVE(PERSPEKTİF EKSİKLİĞİ,KİM VE NE OLDUĞU UNUTMAK)

7)FORGETFULNESS ORTODOKSİES(ORTODOKSLARI,ESKİ VE GERÇEK İNANIŞLARI UNUTMAMAK)

8)CONTERPRODUCTİVE PRİDE(AŞIRI,ZARAR VERİCİ DERECEDE GURUR):İlk kelime sizin için çok önemlidir.
KKural 'eğer sizin içiin faydası varsa yapın'dır.Fakat sizin aleyhinizeyse ve köşeye sıkışığınızda tek çıkış'üzgünüm bir hata yaptım keşke
anlaşabilsek'demek ise bunu yapın.
Fakat daha sonra tekrar deneyin.

9)LACK OF AESTHETİCS(ESTETİK EKSİKLİĞİ)
 
11 TEMEL İLKE  
  1)Sorulmadıkçça fikrini söyleme ve tavsiyede bulunma.
2)Başkalarının duymak istediğinden emin olmadıkça insanlara kendi dertlerini anlatma.
3)Başka birinini yerindeyken ona saygı duy veya oraya gitme.
4)Senin yerinde birisi seni rahatsız ederse ona hiçbir hoşgörü göstermeden insafsızca davran.
5)Karşı ciinsten işaret almıyorsan cinsel tavırlarda bulunma.
6)Başkalarına ait bir şeyi,eğer o kişi onun sorumluluğundan rahatsız olmuyor ve taşımaktan hoşnutlukk
duyuyorsa alma.
7)Arzularına ulaşmak için kullandığın sihrin gücüne inan.
8)Sana bağımlı olan hiç bir şeyden şikayt etme.
9)Küçük çocuklara zarar verme.
10)Yiyecek olarak kullanmayacaksan veya sana saldırmamışsa hiçbir hayvana zarar verme.
11)Açık bir alanda yürüyorsan kimseyi takma.Eğer birisi sana takılıyorsa ona durmasını söyle eğer
durmuyorsa ona zarar ver.
 
21 SATANİST NOKTA  
  1)Gücünü kaybetmemek için zayıf ve aciz olanlara saygı gösterme.

2)İçinde başarı yattığı için gücünü herzaman sına.

3)Mutluluğu barışta değil zaferde ara.

4)Uzun dinlenceler yerine kısa dinlenceleri ercih et.

5)Yeni bir şey yaratacaksan eskiyi tamamen yok et.Çünkü sen yeniliklerin tohuumnu ekiceksin.

6)Ölümünü göremeyeceğin hiçbir şeyi çok fazla sevme.

7)Yappacağın binayı kumun üzerine değil kayanınüzerine inşa et temelleri sağlam olsun.Çünkü yapı sadece bugün yada yarın için değil
hher zaman içiindir.

8)Herzaman yapılmamışı keşfetmek feth için daha fazla çalış.

9)Boyun eğmektense teslim olmaktansa ölümü seç.

10)Demircilik ölümün kıllıcını işlemek dışında hiçbir sanatsal değere sahip değildiir.Çünkü ölüm getiren kılıç bir sanat şaheseridir.
Bu nedenle hiçbir işe yaramayan sanat eseri ile uğraşacağına sanatını ölüm kılıcı üzerinde göster.

11)Herşeyin üzerinde başarıyı elde etmek için önce kendinin üzerinde çık.

12)Yaşayanların kanı yeni bir toohum yaratmak için iyi bi gübredir.

13)Kurukafadan oluşan piramitler üzerinde duran kişi daha uzakları görebilir.

14)Sevgiyi bir kenara atma.Onu herzaman kullan.Bunun için sahtekarlık yapman gerekiyorsa yap ve sevgiyi sahhtekarca kullan.

15)Bütün büyük olan şeyler acı üzerine kurulmuştur.

16)En önde olmmaktan çok en üstte olmaya çalış.Çünkü büyüklük orada yatar.

17)Daha önceden yaratılmış engelleri yok etmek,kırıp bozmak için taze ve güçlü bir rüzgar gibi gel.

18)Bırak sevgi hayatında bir amaç oolsun.Ama en büyük hedefin büyüklük olsun.

19)Erkek dışında hiçbirşey güzel değildir.Ama bütün herşeyden güzel olan kadındır.

20)Gücü engellediği için bütün aldanma,kuruntu ve yalanları reddet.

21)Öldürmeyi güçlüler başarır.Fakat öldürmeden başarıya ulaşan kimse daha güçlüdür.
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol